Ramazanda Beslenme

Ramazanda Beslenme

Ramazan ayının gelmesiyle alıştığımız yeme düzeninde değişiklikler olur. Üç ana öğün ve ara öğünlerden oluşan beslenme düzenimizi iki veya tek öğüne indirir bu öğünlerde de çok çeşitli yiyecekleri fazla miktarda kısa süre içerisinde tüketiriz. Oysa yaklaşık 12-13 saat boyunca dinlendirdiğimiz sindirim sistemimizde ve metabolizmamızda değişiklikler oluşmaktadır. Yanlış beslenme ile de sağlığımızı riske atabiliriz. Hızlı ve aşırı beslenme ani mide gerginliklerine, tansiyon yükselmesine, kan şekerinde artmaya neden olacaktır.
 
Uzun süren açlıkta kan şekerinde düşme meydana gelir. Özellikle iftar saatleri yaklaştıkça daha sıklıkla gözlemlediğimiz sinirlilik, ani öfke patlamaları, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik gibi belirtilerin nedeni budur. Ayrıca vücut ısısı düşer, mide asidi artar ve vücudun su ihtiyacı çoğalır. En önemlisi metabolizma hızı düşer ve kişinin hareket etme isteğinde azalma olur. Bütün bunlar kişinin kabızlığa ve kilo almaya yatkınlığını arttırır. O halde ramazan ayı boyunca beslenme programımızı bunları göz önüne alarak düzenlememiz gerekir.
 
Öncelikle tek veya iki öğün şeklindeki alınan gıdalar üç veya dört öğüne yayılmalıdır. Çok çeşitli yemeği bir arada ve hızlıca tüketmek yerine iftarı çorba veya kahvaltılıklar ile açmak 1-2 saat sonra ana yemeğe geçmek en doğru olanıdır. Ana öğünde de ağır ve çok yağlı yiyecekler yerine kolay sindirilebilir az yağlı et, sebze veya etli sebze yemekleri, az yağlı yoğurtlar, cacık, salata tercih edilmelidir. Yemekle birlikte geleneksel pidemize de az miktarda olmak koşulu ile yer verilebilir. Yemeklerden sonra yenen ağır tatlılar sindirim sisteminin yükünü daha da arttırırlar. Eğer isteniyorsa yemekten 1-2 saat kadar sonra sütlü tatlılar, güllaç, dondurma, meyvelerle yapılmış tatlılar yenilebilir. Ancak meyve en doğru seçim olacaktır. Kabızlık bu dönemde en sık karşılaşılan problemlerden biri olduğu için beslenmemizde bulgur pilavı, kuru baklagiller, çavdar veya tam buğday ekmeği, lifli makarnalar, kabuklu meyveler, sebzeler gibi posa değeri yüksek besinleri sıkça yer vermek gerekmektedir. Bu arada ramazan ayında ihmal edilmemesi gereken en önemli şeylerden biri de sıvı tüketimidir. Unutulmamalıdır ki günlük sıvı ihtiyacımız 2-2,5 lt. kadardır. Bu ihtiyacımızı iftarla sahur arasına yaymamız gerekir. Yeteri kadar sıvı alınmadığında gün içinde tansiyon düşüşü olabilir. Çay kahve gibi uyarıcı içecekleri aşırı miktarda tüketmek doğru değildir. İstenirse suyun yanı sıra ayran, meyve suyu ve bitkisel çaylar içilebilir.
 
Ağır yemeklerden sonra yenilenleri yakmak için tok karnına koşmak yürüyüş yapmak ya da diğer sporları yapmak risklidir. Yemekten 2 saat sonra yürüyüş yapmak ise son derece faydalıdır.Yatmadan önce yemek yemek ve sahura kalkmamak veya sahurda sadece su içmek yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Açlık süresini böylece 18-19 saat gibi uzun bir zamana çıkartmış oluruz ki buda hipoglisemiye (şeker düşmesi) bağlı şikayetlerin daha da belirgin olmasına sebep olur. Ayrıca uyku anında metabolizma hızı en düşük düzeyde olduğu için yediklerimizin çoğunu yağa dönüştürerek kilo artışına neden oluruz. Sahurda bizi uzun süre idare edebilecek glisemik indeksi düşük yani kolay kana karışan yiyecekler tercih edilmelidir. Şekerli gıdaların alımı ise hipoglisemiyi kolaylaştırır. Aşırı tuzlu gıdalar vücudun su ihtiyacını arttırır. Bu nedenle aşırı tuzlu ve şekerli gıdalar yerine süt, peynir, yumurta, posalı çorbalar (mercimek, sebze çorbası v.s.) meyve ve kepekli, çavdarlı ekmekler tercih edilmelidir. Su içmeyi de unutmamak gerekir. Sahurdan sonra hemen yatmak da doğru değildir. En az 1 saat kadar uyanık ve hareketli olmak gerekir. Sahurda ağız ve diş temizliği de önemli bir konudur. Gün boyunca ağızda mikroorganizmaların çoğalmasına bağlı olarak oluşan koku giderek artar. Onun için sabah mutlaka diş temizliği yapılmalı ve gün içinde de su ile ağız çalkalanmalıdır.
 
Ramazanda oruç tutarak kilo verileceğine inanmak yanlış bir düşüncedir. Genellikle bu dönem, dikkat edilmezse kilo almayla bile sonuçlanabilir. Ancak daha önce zayıflama programına başlamış kişiler az ve sık yiyerek diyetlerine devam edebilirler. Bu dönemde kiloyu sabit tutmak bile hedeflenebilir.
 
Şeker hastaları, hamileler, emziren anneler, küçük yaştaki çocuklar, kalp, böbrek, mide gibi kronik rahatsızlıkları olanlar ya da ağır enfeksiyon geçirenlerin oruç tutmaları sakıncalıdır. Bu kişilerin mutlaka doktorları ile temasa geçtikten sonra karar vermeleri önemlidir.
 
 
Suzan Elpe
Beslenme ve Diyet Uzmanı